ADA
Mitolojide, “Tanrıların adası” ismi ile de bilinen “İmbros” yani “Gökçeada” ya ilk kez 36 yıl önce gitmiştim.
O zamanlar ada halkının, “Kibrit kutusu” ismini taktığı ve haftada 2-3 kez, (o da iyi havalarda) Ada’ya çalışan bir gemi ile geçiş yapılıyordu. Limandan merkeze giderken kekik kokusunu genizlerinizde hissediyordunuz. Yol boyunca koyun, keçi bolluğu insanı şaşkına çeviriyordu. Tabiri caizse, dağ-taş keçi doluydu. O dönemlerde ada dışına hayvan çıkarılması yasak olduğu için bu kadar çok olduğunu öğrendim. Et adeta bedavaydı ve kilo ile alan yoktu. İstanbul’da aynı apartmanda otururken Ada’ya tayini çıkan, çok sevdiğim bir ağabeyim nedeniyle oldu ada ile tanışıklığım. Ada’ya gelen bir yabancı ya bir daha buradan ayrılamıyor yada bir daha hiç gelmiyor, ortası yok sanki. Ben birinci gruba dahilim.
O yıllarda Ada dış turizme kapalıydı. Bunun nedeni askeri bölge olması ve açık cezaevi’nin bulunması gösteriliyordu. Ada, uluslararası bazı sorunlar nedeni ile de tam anlamıyla kapalı bir kutu görünümündeydi. Cezaevi’nin kapanması, bazı sorunların aşılması, Yunanistan ile yumuşama ada da yaşamın canlanmasına neden oldu. Geç de olsa olması gereken olmuştu. Ada’nın yerli halkından olan Rum vatandaşlarımız,1974 yılında maalesef ada dışına çıktılar. Türkiye’nin bir zamanlar en büyük köyü olan “Dereköy” boş, terkedilmiş görüntüsüyle adaya gelen insanların ilgisini çekiyor. Son yıllarda az da olsa canlanma görülmektedir Dereköy’de. Ada’yı son yıllarda turizm açısından Canlandıran olay “Surf” turizmi oldu. Bilhassa Balkan ve Doğu Avrupa ülkeleri ve az da olsa batı Avrupa’dan gelen surf tutkunları ada turizmini oldukça canlandırdılar ve yerli turizm için 3 ay civarında olan sezonu neredeyse 6 aya çıkarttılar. Turizmin canlanması ve sezonun uzaması, geçimlerini hayvancılık ve tarımla sağlayan ada halkının da turizme daha çok yönelmesini sağladı.
Bir çok insan pansiyonculuğa başladı, turizme yönelik iş yerleri açıldı. Gökçeada, yurdumuzun bir çok turistik yöresine göre hala tahrip edilmemiş bakir doğası, doğal ve çok uzun sahilleri, altın gibi kumları ile kaplı uzun plajları, kekik kokulu dağları ile bol oksijenli sakin bir ortamda tatillerini geçirmek isteyenler için ideal bir yer. Uluslararası “Cittaslow”, “Sakin şehir” Seçilen ender yerlerden biridir Gökçeada.
Ben iki yıldır, yaz-kış burada kalıyorum ve sanırım hep kalacağım.
Eren TÜZEL